Bir yıl oldu aramızdan ayrılalı. Öyle bir yıl oldu
ki görünmez bir virüsün yarattığı pandemi, sevdiğimiz insanları elimizden aldı…
Çoğumuzu hastalığın pençesine itti. Kendimizi ve sevdiklerimizi koruyabilmek adına
bizleri yeni yaşam koşullarında yaşamaya zorladı. Siz bu durumu yaşamadınız Ayşe
Hocamız… Ama siz, sizi yavaş yavaş eritip bitiren kötü bir hastalığı tanıdınız.
Sizi tanıdığım o andan itibaren- 20 yılı aşkın bir
süre- sizin öğretmeye ve her zaman öğrenmeye olan bağlılığınızı, tutkuyla öğrettiğiniz
tarih derslerine günlük hazırlanmanızı, saatler boyunca çelik gibi bir hafıza
ile dersleri anlatmanızı büyük bir hayranlıkla izledim. Sizi her zaman elinizde
tuttuğunuz birkaç kitap ya da dergiyle; etrafınız size soru soran, sizi seven
ve sayan öğrencilerle çevrili bir halde öğretmenler odasında ya da okul koridorlarında
gördüm.
Hassasiyetiniz ve engin bilginiz, sevgi dolu ve
sempatik davranışlarınızla son an’ ınıza kadar hep içten ve kibar oldunuz. Şubat ayının o cumartesi günü,
hastane odasında acı çekerken bile, elveda dercesine bizlerle sohbet ettiniz,
hatta şakalaştınız… Ardından sizin eşliğinizde güzel bir öğleden sonrası geçirdik
hep birlikte.
Teşekkürler Ayşe Hocamız, hayatın bu yokuşlu son etabını
geçmede gösterdiğiniz cesaret ve güç için… Son an’ ınıza kadar kendinizi tamamıyla
öğretmenliğe adadığınız için… Sizin için öğretmenlik öyle bir tutkuydu ki hastanede, yatağınızda
uyurken bile rüyanızda tahtaya öğrencileri için yazı yazan öğretmenlerin hareketlerini
içinizde hissettiniz. Sizin bu tutkunuzu, cesaretinizi, yaşam gücünüzü ve tüm bunları
yaşarken duyduğunuz aşkı her zaman hayatımda örnek olarak taşıyacağım.... Her
zaman!